En İyi Eski Arkadaşım
Bu tecrübelerimden bazılarını sizinle paylaştığımda, bana hak vereceksiniz. Aslı, benim çok eski arkadaşımdı. Bağımız yıllarca güçlenerek büyümüştü. Ancak, aramıza mesafeler girdi ve birlikte çok az şeyi paylaşır olduk. Aradan epeyce zaman geçti, Aslı evlendi, çoluğa çocuğa karıştı. Onu yine eskisi kadar seviyordum ama Aslı epeyce değişime uğramıştı. Birlikte fazla bir şey yapamaz olmuştuk. Çalışma hayatını da bıraktığı için, iyice evine kapanmıştı ve bu hayatından çok hoşlanıyordu. Bir süre sonra o da benim dışımda, benden çok farklı arkadaşlar edinmeye başladı. Çoğu, kocasının arkadaşlarının eşleriydi. Aslı onlarla birlikteyken benim de yanında olmamı, eski ve iyi arkadaşı olmayı sürdürmemi istiyordu. Ama ben bu duruma katlanamaz olmuştum. Birbirinden koket hanımların sohbetleri sadece giyim kuşam üstüne ve harcadıkları paralara dairdi. İçimden, “Hayııır, benim içim hala geçmedi, pis kokanalar” diye bağırıyordum. Onların sohbet biçimleri, benim gibi hayatın her gün yeniden öğrenilmesi gerektiğini düşünen, yenilikleri denemekten korkmayan biri için, biraz fazla ağırdı. Ben de toplantılardan istifa ettim. Aslı biraz bozuldu ama daha sonra yaşamını arkadaşlarıyla uyumlu bir şekilde sürdürmeye karar vermiş olmalı ki, bana sitem etmedi. Ben de bağlarımı gevşetirken, mümkün olduğunca kırıcı olmadan, hatta gerçek nedenlerimi anlatmadan konuştum. Çünkü her şeye rağmen o benim en iyi arkadaşlarımdan biriydi.
Aslı’yla yaşadıklarım, sanırım size arkadaşlıklar konusunda beklentilerimi anlatmıştır. Belki de beni haksız bulmuşsunuzdur. Ancak, bu konuda doğru yaptığıma inanıyorum. Hayatın ziyan edilmesi diye bir durum var ki, kim bana boşa yaşadığım zamanları geri verebilir. Hiç kimse…
Yumuşak ve İyi Arkadaş
Bu konuda bir başka örnek de, benim sevgili, yumuşak kalpli arkadaşım Sevim’inki. Zavallı Sevim, bu yumuşaklığının ödülünü, cezalandırılarak alıyor. O da nasıl şey, diyeceksiniz, anlatayım. Sevim, çok şirin bir insan ve en büyük zaafı, insanlara hayır diyememesi. Bu nedenle, pekçok ilişkiyi katlanarak yaşıyor.
Sevim, hayatına problem getiren ve hiçbir katkısı olmayan insanları çeken bir paratoner gibi. Başı sıkışan ona gidip, cebindeki son parayı alıp dönüyor. Gece geç saatlerde yatacak yer bulamayan, Sevim’in kapısını tıklıyor. Hatta öyle komik durumlar var ki, eşi bulunmaz. Düşünün, bir gün Sevim evdeyken, bir erkek arkadaşı telefon edip, o gece onun evinde kalmak istediğini ve yanında kız arkadaşının da olacağını söylüyor. Bu yetmezmiş gibi, bir de Sevim’den akşam evi terk etmesini istiyor. Anlayacağınız, ya Sevim’in bütün arkadaşları yüzsüz, ya da Sevim’le arkadaşlık edenler, akıl almaz biçimde yüzsüzleşiyor. O da bunun kendisiyle ilgili bir sorun olduğunun farkında, ama kendisini öyle çaresiz hissediyor ki, kimseye tavır alamıyor. Sevim’in bir de umutsuz bir aşkı var. Beyefendi, Sevim’in hayatına bir girip, bir çıkan, aslında Sevim’i kullanan biri. Sevim ondan hoşlandığını, daha doğrusu aşık olduğunu söylediğinden beri, Sevim’i parmağında çeviriyor. Bütün bunları gördükçe, Sevim’e katlanmam giderek güçleşiyor. Ancak, o benim dostluğumdan hoşlandığı ve kendi fasit çemberinden çıkmak için beni tek çare olarak gördüğü için, ne yardan, ne serden geçiyor. Ben de Sevim’in arkadaşlarına yasak koydum. Sevim’le yalnız görüşmekte inat ediyorum. Hatta zaman zaman onu da kendi aktivitelerime katılması için itekliyorum.
Sıcak Bir Korunak
Arkadaşlığın anlamı nedir, diye düşünüyorum bazen. Cevabım çok karmaşık oluyor. Sizi ileriye götürecek, yeni şeyler öğretecek, hayatınıza pozitif enerji katacak, yalnızlığınızı paylaşıp, yalnız kalmanızı saygıyla karşılayabilecek, eksilen gücünüzü tamamlayıp, kendi aciz zamanında size şüpheyle yaklaşmayacak, güven duyduğum insan sözleri biraz yaklaşıyor benim arkadaş tanımıma. Açık kalpli, saygılı, her şeyden önemlisi, insan gibi insan, adam gibi adam, kadın gibi kadın olmak. Herkesin kusurları var; sorunları ve çözemediği takıntıları, mutsuzlukları var. Ancak, bütün bunlara rağmen sıcak bir duyguyu paylaşmak ve cesaretle kendimizi açmak gerekiyor. Daha da sadeleştirirsek, aradaki sıcaklık çok önemli. Bu sıcaklığı besleyen en önemli şey ise, birlikte ürettiğiniz küçük şeyler. Arkadaşınızla birlikte bir galeride sergi gezmek, çıkışta minik bir kahvede oturup, sergiyi değerlendirmek de bir üretim. Farkettiyseniz, çalışma hayatına atılanların yakın çevresindeki arkadaşlıklar, çoğunlukla işyeri kaynaklı. Bu da insanı dar bir çerçeveye hapsediyor. Oysa yapacağınız etkinlikler, size hem yeni arkadaşlar, hem de yeni anlayışlar kazandırır. Bazı yaşlı insanların tutuculuklarını hatırlayın: Gördükleri her farklılığa olumsuz gözle bakma ve eleştirme eğilimleri vardır. Sabit ve kısıtlı hayatlarımızın bizi daha başka bir yere götürmeyeceğinden emin olun. Bu bakış açısı ise, yaşlılığın ta kendisi.
Erken Yaşlanma Sorunu
Ben kendi adıma yaşlanmayı istemiyorum. Tabii bahsettiğim kaçınılmaz olan fiziksel yaşlılık değil. Geçen yıl, çok yaşlı bir turist karı-koca görmüştüm. Kadının neşesini ve enerjisini hala unutamam. Şık spor pantalonlar ve renkli kazaklar içinde, çok güzeldiler. Gördükleri her şeyi birbirleriyle paylaşıyorlar, bunu yaparken de, gülerek, konuşarak gençleşiyorlardı. Her gülüşlerinde daha da gençleştiklerini düşündüm. Ne yüzlerindeki çizgiler, ne saçlarının beyazlığı görünüyordu bu gülüşlerin arasında. Onların bu neşesi bana da bulaşmıştı. Evime çok mutlu döndüm o gün.
Bu yüzden arkadaşlarımı hep genç insanların arasından seçiyorum; sadece yaşları değil, yürekleri de genç olan insanların. Bu yüzden, benim arkadaşlarımın yaşları yok.
Dünyada sadece iyi şeyler olmadığını bilmeme rağmen, hayatımda her zaman kötü giden bir şeylerin de olabileceğini düşünmeme rağmen, hayatımı bu umut ve neşe veren, olumlu, yaratıcı ve paylaşımcı insanlarla kurmayı tercih ediyorum. Bırakıyorum, dostluk sıcak ve üretici bir ilişkiyle beni sarsın. Bunun tek taraflı olmadığını biliyorum. Bu olsa olsa iki telin birbirini tamamlayarak, bir elektrik akımını geçirmeleri gibi bir şey. Olumlu ilişkilerin tümünde ortak nokta, bu olumluğun çoğalarak, insanlara kişisel bazda enerji ve yaşama gücü vermesi.
Tam tersini düşünün. Sürekli ölümden söz eden, intihar edeceğini söyleyen biriyle arkadaşsınız. Duygularınız acaba nasıl gelişir? Bu duyguların bir rengi olsa, sizinki mutlaka siyaha dönen kirli bir gri gibi olurdu. Bu bir ses olsa, havaalanı ile otoyol arasında kalmış bir avuç boşlukta saatlerce beklemek gibi olurdu. Her iki benzetme de insan ruhunu anlatmaya yetmiyor aslında. Psikiatrların bir sözü vardır: “Sizden yardım isteyen bir insana yardım edin. Ama yardımınızla kurtulmayı denemek yerine, sizi de kendi bulunduğu yere çekmeye başladıysa, elini bırakın!”
Negatif ilişkilerde, olumlu yanı oluşturmak ve bir insanın sizin enerjinizle ayakta durduğunu düşünmek insana olumlu duygular verebilir. Fakat, bu bir ilişki biçimi halini alıp da, süreklilik kazanırsa, enerjinizi emen bilimkurgularda rastlanılan cinsten bir canavara dönüşebilir. Benden size tavsiye, böyle dostluklarda ısrarcı olmayın ve ona bir psikiyatr tavsiye edin. Bu onun çok daha fazla işine yarayacaktır.
Nasıl Korunabilirsiniz?
Bütün bu söylediklerimizden sonra, eminim siz de çevrenizdeki ilişkileri düşünmeye başlamışsınızdır. İnsanları, sizde yarattıkları duyguları gözden geçirip, negatif olanların bir kısmını aklınızdan geçirmişsinizdir. İyi de, bu tip bağlar kolay kopmaz, diyorsanız, haklısınız. Kolay kopmazlar ama kolayca zararsız hale getirilebilirler. Size tavsiyem birisi canınızı çok sıkıyorsa, onun sizde yarattığı duyguyu mantığınızla tartıp, bu sıkıntının nedenlerini bulun. Bu nedeni saptadıktan sonra, kendi kendinize yanılıp yanılmadığınızı sorun. Sonuçta yanıldığınızı düşündürten sebepler buluyorsanız, o arkadaşınıza haksızlık edip etmediğinizi sorgulayın. Bu hesaplaşmada, kararınız size haksızlık edildiği yönünde olursa, sıra o kişiyle konuşmaya, hesaplaşmaya geldi. Bunları yaparken, düşman kazanmak için değil, dostluğunuzu korumak için yaptığınızı unutmadan, düzeyli ve dikkatli davranın. Onunla konuşup, bu sorunları aştınızsa, ortada bir problem kalmamış demektir. Eğer, arkadaşınız problem olmadığını düşünüp, haklılığını savunuyorsa, sizin strateji geliştirmeniz gerekiyor. Ona açık açık, kendisiyle bu biçimde bir ilişki kurmak istemediğinizi, bunun sizin için yorucu olduğunu, arkadaşlığınız üzerine biraz düşünmeniz gerektiğini söyleyebilirsiniz. Bu düşünme payı da işinize yarayabilir, sorunları çözmekte yardımcı olabilir.
Uyaralım! Arkadaşınız, siz konuşmaya başlar başlamaz tepki gösteriyor ve size suçlamalar getirmeye başlıyorsa, o zaman “en iyi savunma saldırıdır” taktiğiyle hareket ediyor demektir. Ona bu tartışmada, kazananın ya da kaybedenin olmayacağını, kazanırsanız birlikte bir arkadaşlık kazanacağınızı söyleyin.
Sonu nereye varırsa varsın, işleri oluruna bırakıp, sorunlarla yaşamak en kötüsü.
Biliyorsunuz, dünya oluşmadan önce, kaos vardı. Böyle bir durumda kazansanız da kaybetseniz de iyi olan sizin elinizde kalacak.
Arkadaş Arkadaşın
* Özgüvenini arttırır.
* Yaşamını canlandırır.
* Hayat standart’ını yükseltir (parasal değil tabii).
* Sorunlarını paylaşır.
* Neşesini paylaşır.
* Boş zamanlarını paylaşır.
* Hüznünü paylaşır.
* İşini paylaşır.
* Tatilini paylaşır.
* Planlarını paylaşır.
* Aktivitelerini paylaşır.
* Zamanını paylaşır.
* Eski sevgilisini paylaşır.
* Evini paylaşır.
* Korkusunu paylaşır.
* Yemeğini paylaşır.
* Kredi kartını paylaşır.
* Yalanlarını paylaşır.
Arkadaş Seçerken Kendinize Sorun
* Benimle benzer zevkleri paylaşıyor mu?
* Benim farklı yönlerime ve alışkanlıklarıma nasıl bakıyor?
* Onun farklı yönleri ve alışkanlıkları sinirime dokunuyor mu?
* Bana yeni bir şeyler öğretebilir mi?
* Ben ona yeni bir şeyler öğretebilir miyim?
* Birlikte yeni bir şeyler yapabilir miyiz?
* Arkadaşlarım, yeni arkadaşımla anlaşabilir mi?
* Ben onun arkadaşlarıyla anlaşabilecek miyim?
* Onunla birlikte olduğum zamanları kısıtlamalı mıyım, yoksa, hayatıma bütünüyle girebilmeli mi?
* Beni anlayabiliyor mu?
* Birlikte tatile gidip, birbirimize katlanabilir miyiz?