Malum yaz, evlilik döğünlerinin en yoğun olarak yapıldığı aylardır.
Geçenlerde bazı arkadaşlarla ayaküstü sohbet ederken, yanımıza iki arkadaş geldi. Gelen arkadaşlar evlilik hazırlıklarını yapıyorlarmış. Bu hususta, özellikle bayan olanı, çok hassasmış. Bütün eşyaları, en büyüğünden en küçüğüne kadar, özel olarak yaptırıyormuş. Bütün bunlar olurken, bir yandan da korkuları ve endişeleri de varmış.
Acaba evlendikten sonra mutlu olabilecekler mi ? diye.
Yakın arkadaşlarından iki kişi, beş sene flört ettikleri halde, evlilikleri bir yıl bile sürmemiş. Bu olay da onları çok etkilemiş.
El ele tutuşarak gezen, en önemli şeylerini paylaşan, birkaç yıldır flört ettiklerini bildiğim bu iki kişiye baktım. İçimden 'be hey beni adem! Madem ki endişelerin vardı neden her şeyini paylaştın? Madem paylaştın, o zaman neden hala endişelerin var? Evlenecek olanların bazı mahremiyetleri olması gerekmez miydi'? geçti. Ama onlara şöyle dedim:
Evililikte nasıl mutlu olunacağını söyleyeyim mi?
Bana büyük bir heycan ve merakla 'ne olur, lütfen' diye söylediler ki doğrusu ben de bu tavırlarına şaştım. Susuz kalmış kişinin, kendisine nasıl suyu bulacağını söyleyen birine baktığı gibi, aynen öyle baktılar.
'Tarık Bin Ziyad gibi davranın' dedim.
Az önce söylediğime ne kadar heycan ve merakla baktılarsa bu sefer de o nispette şaşkın bir şekilde baktılar.
Bu ismi hiç duymadıklarını bildiğim için, önce Tarık Bin Ziyad'ın kim olduğunu anlattım.
Tarık Bin Ziyad, ispanyayı fetheden büyük bir komutan.
Hani '...Allah'a yemin olsun ki, okyanusa ulaşıp atımı suya sürünceye kadar bu niyetimden (İla-ı Kelimetullah'tan) vazgeçmeyeceğim' tarihi sözü söyleyen insan.
Bindik katralanmış gemilere
Allah; nefislerimizi, mallarımızı ve ailemizi cennet karşılığında bizden alır ümidiyle...
Bu uğurda bir şey istesek kolaylaşın bize,
Hiç aldırmayız, kanlarımızın akıp gittiğine,
Şayet kavuşursak kavuşulması yüce olan şeye'
Beyitleri de ona aittir.
Efendim, Tarık Bin Ziyad, bir rivayete göre, okyanusu geçerek ispanya'ya ayak basar basmaz, bütün gemileri yaktırıyor. Askerlerine de uzun bir konuşma yapıyor. O konuşmanın bir kısmı şöyledir:
'...arkanızda deniz, önünüzde düşmanlar var. Sizin de kaçacak bir yeriniz yok. Vallahi sabır ve sebattan başka bir şey de yok. Düşmanınızın bütün gücüyle üzerimize geldiği apaçık bir gerçektir. Üstellik yiyecek ve techizatı da boldur. Halbuki bizim kılıçtan başka bir silahımız ve düşmanın elinden alacağımız yiyecekten başka erzağımız yoktur' diyerek konuşmasını şöyle sürdürür: 'En ucuz malın can olduğu bu pazara sadece sizi sürmüyor, bilakis önce kendi canımdan başlıyorum...'
Eğer arkanızda deniz, önünüzde düşman varsa, tek seçeneğiniz kalıyor: Hayatta kalmak için mücadele etmek.Eğer işe, canınızı da koymuşsanız başaramayacağınız hiçbir şey yok demektir. O zaman ufak engeller, problemler, tabiri caizse, 'vız' gelir.
Tarık Bin Ziyad, bu düşüncelerle ispanyanın fethine başlıyor. Oranın bir halkı, onların gelişini şu şekilde aktarıyor: Ülkemize gökten mi indiklerini yerden mi çıktıklarını bilmediğimiz bir kavim geldi'
Sonun da ne mi oluyor? Birçok savaş, birçok mücadele oluyor. 12 bin kişilik Tarık Bin Ziyad'ın ordusu 90 bin kişilik bir düşman ordusunu yeniyor. Ve ispanya müslümanların oluyor.
Dörtyüzyıllık muhteşem endülüs medeniyetin temelleri, böyle bir inancın, kararlılığın sonucu, atılıyor. Bir görüşe göre, Avrupa medeniyetinin bugünkü seviyesine gelmesinde, endülüs medeniyetinin başat rolü vardır.
Efendim anlatmak istediğim bu tarihi olay olmadığı için, konuyu burada bitiriyorum.
Bunu evlenecek arkadaşlara anlatınca pür dikkat kesildiler. Konuşmayı bitirdikten sonra da evilikle olan bağlantısının nasıl kurulacağını merakaver bir şekilde sordular.
GÜNÜMÜZ EVLİLİKLERİ
Günümüzde evliliklerdeki sıkıntının önemli bir sebebi, bence, gemilerin yakılmamasıdır. Gemilerin yakılması bir yana, belli aralıklarla dönülüp onlar cilalanıyor. Belki kullanırım, lazım olur diye.
Burdaki gemi ne oluyor? Erkeğin gemileri, 'beğenmezsem boşanırım, flört ettiğimle çıkarım' sözleridir. Kadın gemileri 'ekonomik bağımsızlığım olsun' 'ayrılırsam kimseye muhtaç olmayayım' 'kendi ayaklarım üstüne durabileyim' 'baba evine giderim' sözleridir.
İşin ilginç yanı evlenecek olanlar buna benzer gemileri yakmadıkları gibi, anne babalar da gemileri hazırda tutuyorlar. Bu şekilde, çocuğunun mutsuzluğuna katkı yaptıklarının bile farkında değiller. Ebeveyn, bir şekilde kendilerine yansıtılan problemlerden hareketle 'kızım olmuyorsa zorlama dön gel, kapımız açık' 'oğlum, sana başka kız mı yok' diyor. Bu da ebeveynlerin gemileri oluyor.
Bu düşüncelerle başlayan bir evlilik nakıs bir evliliktir. Birçok problemi de beraberinde taşır aslında.
Efendim, birçok açıdan,herbir insan bir dünya. Böyle iki dünyanın bir araya gelerek yeni bir yuva kurmaları elbette ki kolay değildir. Hayat yolunda birçok sıkıntı, birçok problem olur, olacaktır da. Yani hayat yolunda sadece güller yok. Dikenler de var.
Eğer Tarık Bin Ziyad tavrıyla hareket etmez, geriye dönük açık kapı bırakırsanız, bu problemleri çözmek zorlaşır. Pire, deve olur.Eşler, bir problem çıktığında lütfen çözerler, birkaç problem ardı sıra gelince, psikolojik olarak, artık bu evlilik yürümüyor demeye başlarlar.
Aslında aşılmız olan problemler değildir. Geride yakılmayan gemilerin varlığı, problemleri çözülmez ; geride bırakılan açık kapılar, engelleri aşılmız kılmıştır.
Eğer gemiler yakılmış olsa, küçük problemler konu bile edilemez. Engeller aşıldıkça bu konudaki yetenekler gelişir problemler de küçülür. Yani olay tersine işlemeye başlar. Bu sefer develer pire olur.
Şuanda birçok evliliği bitiren problemler, çözümsüz olmaktan çıkar.
Efendim, kişisel olarak, inandığım bir husus şudur:
Herhangi bir şeyde başarılı olmak isteniyorsa, öncellikle kişinin o şeyi başaracağına dair inancı taşıması gerekiyor. Yani bunu başaracağım diye inanmasıdır.Hedefe böyle odaklanmalı. Zihninde tereddüt, acabalar olmamalı.
Böye bir hedefe yoğunlaşmaya, odaklaşmaya rahmet-i ilahi de yardım eder.
Evlenecek insanlar da eğer mutlu olmak istiyorlarsa bu kararlılıkla hayat yolculuğuna başlamalılar.
Tarık Bin Ziyad bu inançla başladı, nice aşılamazları aştı, nice çözülmez problemleri, inayet-i ilahiye sayesinde, çözdü. Eğer Tarık Bin Ziyad'ın günümüzde bazı evleneceklerdeki tereddütler olsaydı, bugün ondan bahsetmeyecektik. Belki de endülüs medeniyeti diye bir medeniyet de olmayacaktı.
Elbetteki mutlu olmanın tek şartı bu belirttiğim hususla sınırılı değildir.Ancak diğer şartların etkili olması, böyle bir kararlılığın varlığıyla mümkün olduğunu düşünüyorum.
Bundan dolayı, evlilik yolculuğunun başlangıcında kararlılık çok önemlidir. Mademki yeni bir yuva, yeni bir dünya kurma amacı var. Öyleyse ne olursa olsun, yoldan dönmek yok düşüncesi olmalı.
Evlenecek erkekler, bayanlar yakın gemileri, arkanızda deniz önünüzde düşman dahi olsa. İnanın bütün gemileri yakarak mutluluk size daha yakın olacaktır.