BİZ V

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hayattaki küçük mutluluklar


    Küçük hikayeler

    Çağatay
    Çağatay
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1552
    Yaş : 49
    tecrübe değeri : 6495
    Kayıt tarihi : 03/04/08

    Küçük hikayeler Empty Küçük hikayeler

    Mesaj tarafından Çağatay Cuma Tem. 31 2009, 04:20

    EVLİYA

    Yaşlı adamın hastalığına çare bulunamayınca,
    kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler.
    Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla
    iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi
    çaresizlik içinde cebine atıp doktorun yanından
    ayrıldığında, sokağın köşesinde simit satan 6 - 7
    yaşlarındaki bir çocuğa rastladı. Çocuk son
    derece masum gözlerle kendisine bakıyor
    ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu.

    Adam, o yaştaki çocukların tamamen günahsız
    olduğunu düşünerek yoluna devam ederken,
    aniden duruverdi. Simitçinin üzerindeki eski
    tişörtün üzerinde bir "E" harfi yazılıydı. Ve bu
    "E" mutlaka evilyanın "E" si olmalıydı...
    Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın
    heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra;

    - "Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler,"
    dedi. "İyileşmem için bana dua eder misin?"

    Çocuk bu teklif karşısında şaşırmışa benziyordu.
    Kafasını olur der gibi sallarken;

    - "Bende sık sık hastalanıyorum," diye karşılık verdi.
    "Ama dedem, Allaha inananların ölünce yıldızlara
    uçtuklarını ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor.
    Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan."

    Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun
    soğuktan moraran yanaklarına bir öpücük kondururken ;

    - "Deden çok doğru söylemiş," dedi.
    "Ama ben yine de yardım istiyorum senden."

    Çocuk, duasının kıymetini anlamış gibiydi. Karşı
    kaldırımdan geçmekte olan baloncuyu gösterek ;

    - "Size dua edeceğim" diye cevap verdi. "Ama eğer
    iyileşirseniz, bana 10 tane balon alacaksınız , tamam mı?"

    Bu sefer adam başını salladı. Fakat çocuk bu kadar
    büyük bir hazineyi istemekle haksızlık yaptığına
    hükmetmişti. Mahcubiyetten kızaran yanaklarını
    elleriyle örtmeye çalışırken ;

    - "Uçan balon almanıza gerek yok," diye devam etti.
    "Normalinden 10 tane istemiştim. "

    Adam elini uzatarak çocukla tokalaştı. Anlaşma
    nihayet yapılmış, ayrıntılara geçilmişti. Buna göre
    hastalıktan kurtulması halinde 6 ay sonraki ramazan
    bayramında çocukla buluşacak ve her hangi bir sebeple
    gelemediği takdirde, önceden hazırlanan balonların
    ona ulaşmasını veya postalanmasını sağlayacaktı.

    Adam küçük çocuğun adını ve adresini bir kâğıda
    yazdıktan sonra, başını okşayarak onunla vedalaştı.

    Aradan soğuk bir kış geçip ramazana ulaşıldığında ,
    adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. Hayata
    tekrar dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan
    bir paket hazırladı ve bayramın ilk gününü iple
    çekerek randevü yerine gitti. küçüklerin cıvıl cıvıl
    kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler,
    çocuğu tanımıyordu. Adam onu biraz ilerdeki
    bakkala sorduğunda , dükkân sahibi ;

    - "Ciğerleri hastaydı yavrucağın," dedi.
    "Geçen hafta aniden ölüverdi."

    Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü.
    Ve koşar adımlarla orayı terkederken , önüne
    çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp;

    - "Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum," dedi.
    "Çabuk ol, gecikmeden ulaşmalı yerine."

    Adam, satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini
    birbirine düğümledikten sonra, onları besmeleyle
    gökyüzüne bıraktı. Bayram yerindeki herkes gibi
    baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp ;

    - "Ne yaptığınızı anlayamadım." dedi.
    "Neden bıraktınız onları öyle?"

    Adam, nazlı nazlı yükselmekte olan balonları
    buğulu gözlerle takip ederken ;

    - "Onları bekleyen küçücük bir dostum var,"
    diye mırıldandı. "Hemde evliya gibi bir dost.
    Balonları adresine postaladım sadece."
    Çağatay
    Çağatay
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1552
    Yaş : 49
    tecrübe değeri : 6495
    Kayıt tarihi : 03/04/08

    Küçük hikayeler Empty Geri: Küçük hikayeler

    Mesaj tarafından Çağatay Çarş. Ağus. 19 2009, 04:16

    TATLI CADI!!

    Kral Arthur, bir soruya doğru cevap verebilirse hayatı
    kurtulacak, aksi takdirde ölecektir. Soruya cevap verebilmesi
    için 1 sene süresi vardır. Soru aynen söyledir:

    KADINLAR NE İSTERLER?

    Bu soru tabi ki, dünyanın en zor sorusu. Ancak,
    kralın fazla bir tercih şansı yoktur.
    Ülkesine geri döner. Türlü alimlere, bilir kişilere danışır
    ama soruya tam bir doğru yanıt bulamaz.
    Bu sorunun cevabını sadece yaşlı bir cadı bilmektedir.
    Artık en son gün gelmiştir ve Arthur mecburen cadıya gider.
    Cadı soruya cevap verecektir ancak bir şartı vardır.
    Cadı cevap karşılığında Arthur'un yakın arkadaşı,
    en iyi ve yakışıklı şövalyesi ile evlenmek istemektedir.
    Arthur yıkılır ve bunu kabul edemeyeceğini söyler
    ve cadının yanından ayrılır. Şövalye olanları duyar,
    krala koşup hiçbir şeyin Arthur'un hayatından daha önemli
    olamayacağını söyler. Ve cadıdan cevabı alırlar.

    KADINLAR HER ZAMAN KENDI ÖZGÜR
    İRADELERİYLE KARAR ALMAK ISTERLER.

    Evet kesinlikle doğru olan bu cevap sayesine kralın
    hayatı kurtulur ancak, şövalyenin hayatı sönmüştür.
    Nihayet şövalye için en kötü an yani,
    gerdek gecesi gelir. Ancaaaakk...Odaya girdiğinde
    karşısında cadı yerine dünyanın en güzel kadınını görür.
    Şövalye şaşırır ve sorar. "Sen kimsin?".
    Kadın cevap verir:. "Ben evlendiğin cadıyım.
    Ancak gündüzleri son derece çirkin ve geceleri
    son derece güzel olurum. Ya da, gündüzleri
    son derece güzel ve geceleri son derece çirkin olurum.
    Nasıl gözükeceğime sen karar vereceksin".
    Şövalye çok kısa bir süre düşünür.
    Geceleri mükemmel bir sevgili mi yoksa
    gündüzleri eşiyle beraber kazanacağı saygınlık mı?
    Ve şöyle cevap verir: "Nasıl olmak istediğine sen karar ver
    lütfen, ben senin her haline karşı saygılıyım."
    Cadı bu karar karşısında çok sevinir. "Sen bana
    seçme özgürlügünü verdin ve beni kısıtlamadın şövalyem.
    Bu yüzden ömür boyu yanında güzel ve
    saygılıbiri olarak gözükeceğim".
    sonuç ?

    KADINLAR, İSTER, SON DERECE GÜZEL...
    İSTER, SON DERECE ÇİRKİN OLSUN...
    HERZAMAN CADIDIRLAR ... Smile)))
    AMA TATLI...
    Çağatay
    Çağatay
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1552
    Yaş : 49
    tecrübe değeri : 6495
    Kayıt tarihi : 03/04/08

    Küçük hikayeler Empty Geri: Küçük hikayeler

    Mesaj tarafından Çağatay Perş. Ağus. 20 2009, 04:24

    YAŞAM NEDİR ?

    Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte,
    yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden... Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda
    yıldızlarla konuşan... Mutluydum rüzgarla birlikte
    maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken,
    mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken...

    Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları
    yeryüzünde... Hepsi zamanla koşar gibi, hep bir şeylerin
    peşinde... Bazen bir kuşun kanadına karışır,
    uçardım onunla, rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte.

    Yaşamı sorardım kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, rüzgâra baş kaldırmak. Ama
    yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır, ağırlaşan kanatları
    daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında... Sığınırken bir kaya
    kovuğuna, özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce...
    Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, gücü hissedebilmek için...Toprağa karışmak istedim, çoğalmak istedim, azgın bir nehir olup akmak istedim, deniz olmak istedim, yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim... Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden... Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için... Yaşam olabilmek için...

    Toprağa ilk dokunuş, ilk sarılış... Sıcaktı toprak, gökyüzünün
    olamadığı kadar... Beni sarmaladı şefkatle, beni içine aldı sevgiyle...
    Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte...Toprağın
    derinliklerinde, karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim... Zaman
    geçtikçe büyüdüm, çoğaldım... Yerimde duramaz hale geldim...

    Güneşi özledim... Yıldızlara merhaba demek istedim.... Terk ettim
    toprağı. Sıcaklığını, şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü
    gördüm yeniden... Öylesine mavi, öylesine sınırsız, öylesine özgür...

    Aktım, gittikçe büyüyerek... Beni sarmalayan toprağa dokunarak
    aktım... Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı ögrenebilmek
    için aktım... Benimle çiçekler açtı ağaçlarda, topraktan otlar fışkırdı
    delicesine... Ben onlara yaşamı sunarken, cevap veremediler bana
    yaşam nedir diye sorduğumda... Büyümek istedim... Daha hızlı
    akmak, denize kavuşmak istedim... Aktım gökyüzünün görünmediği
    ıssız ormanların arasından, yıllardır kımıldamaktan korkan taşları
    peşimde sürükleyerek, başkaldırırcasına ... Başakların rüzgârla dans
    ettiği ovalara geldiğimde duruldum... Onları seyredebilmek için
    yavaşladım... Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı... Rüzgarla dans
    mı diye?.. Cevap vermediler bana... Denizi aradım uzaklarda,
    görebilmek için köpürdüm, taştım ona bir önce dokunabilmek için.

    Sonra bir sabah, daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken
    dünyaya, uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı,
    başkaldırmışlığı, hasreti... Kavuşmak istedim bir an önce, sarılmak
    istedim... Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi... Sevişmek
    istedim onunla... Yaşamı istedim ondan... Dokunduğumda denize,
    balıklar kaçtı benden, suyum karıştı denize... Bir oldum onunla...

    Ufacık bir damlaydım, bulut oldum, toprak oldum, deniz oldum,
    okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım... Derinliğin sessizliğinde güzellikleri
    buldum... Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize?
    Cevap alamadım... İnsan olmak istedim... Yaşamın ne olduğunu
    öğrenirim diye...Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda...
    Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle... Büyümeye başladım
    içinde olduğum insana fark ettirmeden... Büyüdüm, büyüdüm...

    Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi, huzur
    verdi... Zaman geçtikçe, yerime sığamaz hale geldim... Güneşe
    sarılmak istedim... Yıldızları görmek, denizle konuşmak istedim...
    Yaşamı insanlara sormak istedim... Işıkla tekrar kavuştuğumda
    özgürlüğümü hissettim yeniden... Küçük bir su damlasıyken
    gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi...

    Büyüdüm zamanla... Diğer insanlarla birlikte, zamanla birlikte...
    Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler...
    Bir gün aşık oldum birisine, neden diye sormadan kendime...
    Bir kuş gibi özgürce, bir nehir gibi delicesine akarak,
    bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini...
    O zaman anladım ki; YAŞAM SEVGİDİR...
    SADECE SEVGİ.


    Yazı kime ait belirtilmemiş.
    Çağatay
    Çağatay
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1552
    Yaş : 49
    tecrübe değeri : 6495
    Kayıt tarihi : 03/04/08

    Küçük hikayeler Empty Geri: Küçük hikayeler

    Mesaj tarafından Çağatay Çarş. Ağus. 26 2009, 03:28

    Pulsuz Dilekçe

    Sevgili anneciğim, babacığım;

    Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim: Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım? Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor. Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum. Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın.Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz.Bunları çabuk unuturum.Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "Ben senin yaşında iken..." diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım. Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın.Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim. Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin.Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana sure tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin.Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın.Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin.Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz;tersine, beni size daha çok yaklaştırır.Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur. Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın. Benden "Örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter. Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim. Sevgiler, Çocuğunuz

    Kaynak: ATALAY YÖRÜKOĞLU

      Forum Saati Paz Mayıs 12 2024, 04:32