Taş Balığı (Stonefish):
Synanceia verrucosa, taş balığı dünyanın en zehirli canlılarından. Sahip olduğu dikenler sayesinde aşırı derecede etkili toksinler enjekte ediyor düşmanlarına. Bu toksinler o kadar güçlü ki; anlık felç ve ölümlere bile neden olabiliyor. Hatta yetişkin bir insanı bile, bir kaç saat içinde müdahale edilmez ise öldürebiliyor.
Genelde sığ ve tropikal sahillerde yaşıyor. (Pasifik ve Hint okyanusu gibi.)
______________________________
Ferdelance (Fer de lance, Bothrops atrox)
1.5m ile 2.4m boyunda tropik kuşakta yaşayan küçük memelilerle beslenen bir yılan türü.
İnsanların vücut sıcaklığı beslendiği hayvanların vücut sıcaklığına yakın olduğu için sizi avı sanabiliyor.Nerden çıkacağı hiç belli olmayan bir yılan, dişleri sivri ve etkili en iyi korunma yolu yüksek boğazlı ve bu yılanın dişine dayanıklı bot giymek (Tabi yürürken işe yarar (: ).Zehiri ise son derece tehlikeli ,ısırıldıktan sonra zehir ulaştığı dokunun parçalanmasına neden oluyor,ısırılan bölgeden itibaren etiniz dökülmeye başlıyor,gecikmeden cerrahi müdahele yapılırsa ısırılan uzuvunuzu tamamen kaybetme ihtimaliniz azalıyor.Kan hücreleriniz bu zehirle karşılaştığında patlarcasına parçalanıyor.
Zehirinin insan için ölümcül dozu 50 mg
Ortalamada tek ısırışında 105mg zehir akıtabiliyor.310mg a kadar çıkabiliyor
Yaklaşık 20 sene yaşıyor.
Venezülella,Kolombiya,Peru,Ekvador,Brazilya,Bolivya ,Kuzey Arjantin, Orta Amerika ,Batı Hindistandaki ve muhtemelen Meksidaki yağmur ormanlarında yaşıyor.
0.001 santigrat derece hassasiyetde termal tespitde bulunabiliyor.
_______________________
Dünyanın en büyük yengeci
______________________
Ammonitler
Hayvanlar aleminde çok hücreliler bölümünün bir dalını oluşturan (Mollusca), kavkı adını alan ve canlı organizmaların yumuşak kısımlarını dış etkenlerden korumak amacıyla oluşturdukları oransal olarak kolay fosilleşebilen kabuk, genel olarak üç tabakadan oluşmuştur. En dışta periostracum adını alan tabaka, boynuz maddesi gibi bir organik madde karışımıdır. Orta bölüm kalker prizmalarından meydana gelirken, en içteki sedef tabakası ise, "aragonit" ve "conchyolin" denilen periostracum'a benzer plakaların ardışıklı diziliminden meydana gelir.
Mollusca...
Cephalopoda...
Ammonoidea...
Yumuşakçalar (Mollusca) dalına ait bireylerin sınıflandırılmasında ilk olarak, kavkıları (kabuk) bulunuyorsa kavkı şekilleri ,daha sonra kavkıdan dışarıya uzanan organları ve vücudun yumuşak kısımları göz önüne alınır. Yumuşakçalar dalının 5 sınıftan birini oluşturan Cephalopodlar (kafadan bacaklılar) ilk olarak 1825'de Blainville tarafından adlandırılmışlardır. Günümüz denizlerinde yaşayan Octopos, Squides, Argonat ve Nautilus gibi 650'den fazla türü bulunan Cephalopoda sınıfının tümünde, fosil örnekleriyle beraber 10 000'den fazla tür bulunmaktadır. En eski örneklerine 570 milyon yıl önce, yani Kambriyen'de sınıfının üyelerinin tümü denizel canlılardır. Özellikle denizel ortamlar, bu sınıfın en çok tercih ettiği yaşama ortamlarıdır.
Cephalopoda sınıfına ait olan türleri, Mollusca dalına ait diğer sınıfların türlerinden ayıran en belirgin özellik, kavkılarının bir düzlem üzerinde sarmal şekilde (planspiral sarılım) olması ve balıklar gibi gelişmiş gözleri olmasıdır.
Cephalopoda sınıfının üç alt sınıfından birini oluşturan Ammonitler (Ammonoidea alt sınıfı) ise ilk olarak Zittel tarafından 1884'de adlandırılmışlardır.
Mısır mitolojisinde önemli bir yeri olan Mısır ve Teb tanrısı Ammon'un boynuzlarına benzetilen şekillerden ötürü , bu eski hayvanlara Ammonoidea adı verilmiştir. Bu fosillerin 570 milyon yıl önce, Kambriyen'de ortaya çıkışlarından, Kretase sonunda yok oluşlarına kadar geçen yaklaşık 500 milyon yıllık süre içersinde biçim ve yapı bakımından birbirinden farklı pek çok türü vardır. Ammonitler'de tıpkı Dinazorlar gibi Tersiyer-Kretase sınırında "Toplu Yok olma (Mass-Extincition)" adıyla anılan olaydan paylarına düşeni aldıklarını söylemek pekte yanlış olmayacaktır.
Ammonitler'in neredeyse Paleozoik ve Mesozoyik dönemlerin her bir katına karşılık gelecek, farklı şekle sahip bir üyesinin bulunması, bu alt sınıfa ait fosillerin, tortul kayaların yaşlandırılmasında rehber (karakteristik) fosil olarak kullanılmalarına neden olmuştur.
______________________
Mavi balina
Mavi balinalar (Balaenoptera musculus),'ın en büyükleri 35 metreyi bulan boyu ve 140 tonu geçebilen ağırlığıyla, gelmiş geçmiş en büyük hayvan olduğuna inanılan bir deniz memelisidir. Cetacea (balinalar) takımının Mysticeti (çubuklu balinalar) alt takımına dahil türlerden olan mavi balina, Arktik Okyanus dışındaki tüm dünya denizlerinde yayılım gösterir. Daha çok bireysel ya da anne ve yavrusunu içeren çiftler halinde yaşayan, 2-3 yılda bir ve yaklaşık bir yıllık gebelik süresi sonunda tek yavru doğurarak üreyen mavi balina, dünyanın ispermeçet balinasından sonraki en yüksek sesli ikinci hayvan türüdür. 80 yıla kadar yaşayabilecekleri öngörülen mavi balinaların tek doğal düşmanı ise katil balinalardır. Diğer çubuklu balinalar gibi, mavi balinalar da temelde zooplankton (özellikle kril) avlayarak beslenirler. Balina avcılığının ilk dönemlerinde görece küçük ve yakalanması kolay olan ispermeçet ve benzeri balinaların nüfuslarının çok azalması sonucunda, balina avcılarının gözü daha büyük balinalara çevrilmiştir. 1864'de buharlı gemiler ile büyük balinaları avlamak için özel olarak tasarlanmış zıpkınların balinacılıkta devreye girmesiyle birlikte, mavi balinalar da hedef haline gelmiş ve Uluslararası Balinacılık Kurulu'nun bu canlıların avlanmasını 1966'daki yasaklayışına kadar geçen 100 yıllık dönemde de küresel nüfusları 100 yıl önceki nüfuslarının %1'inin altına inmiştir.
Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'nin oluşturduğu Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi'nde ilk yer aldığı günden bu yana tehdit altındaki türlerden olduğu kabul edilen mavi balinalar, 2002 yılının bir araştırmasına göre (Committee on the Status of Endangered Wildlife in Canada, 2002)[1], 5000 ila 12000 gibi geniş bir tahmin aralığında değişen nüfusları ile en az beş topluluğa dağılmış olarak dünya denizlerine yayılmış durumdadırlar. Koruma altında olsalar da denizlerdeki kirlenme ve giderek artan okyanus trafiğinin seslenişlerini boğarak eş bulmalarını güçleştirmesi gibi etkenler, mavi balina nüfuslarının geri kazanılmasının önündeki tehditlerdrir.
______________________
Çıplaksolungaçlılar
Çıplaksolungaçlılar, savunmayı sanata dönüştürüyor.
Çıplaksolungaçlılar yaşamları boyunca yeni doğmuş bir bebek gibi kaygan ve çıplak, öylece sürünüp gider. Salyangozların akrabası olan bu hayvanların ataları milyonlarca yıl önce kabuklarını silkip atmış; geriye sadece, dünya genelinde okyanus tabanlarında ve mercan kitlelerinde bıraktıkları sümüksü izlerin üzerinde kayan deri, kas ve organlar kalmıştır.
Sığ kumluklardan ve resiflerden, derinliği bir kilometreyi aşan karanlık deniz tabanına kadar görülen çıplaksolungaçlılar hem sıcak, hem soğuk sularda, hatta fokurdayan derin deniz bacaları civarında bile yaşar. Karındanbacaklılar sınıfının -ve daha geniş anlamda yumuşakçalar şubesinin- üyesi olan, çoğunlukla parmak büyüklüğündeki bu küçük yaratıklar, korunmasız bir şekilde yaşarlar; solungaçları sırtlarında püsküller oluşturur. (Çıplak solungaçları onları diğer deniz sümüklüböceklerinden ayırır.) Akıntılı sularda kaslı ayak bağlantılarını bırakarak yuvarlanabilmelerine ve hatta bir kaçının da yüzebilmesine rağmen acele ettikleri pek görülmez...
Peki, doymak bilmez yırtıcıların cirit attığı yaşam alanlarında çıplaksolungaçlılar neden bir mangal partisindeki karidesler gibi yenilip yutulmuyor? Anlaşılan o ki, bilinen 3 bini aşkın çıplaksolungaçlı türü kendini iyi savunacak özelliklere sahip. Derilerinin kalın, yamru yumru ve sert pütürlü olmasıyla yetinmemiş, ayrıca ailenin diğer üyelerinin sahip olduğu kabuğu bırakıp, yerine daha hafif silahlar -zehirli salgılar ve yakıcı hücreler- edinmişler. Birkaçı kendi zehirini üretse de çoğu bunu yediği yiyeceklerden elde ediyor. Örneğin, zehirli süngerlerle beslenen türler tahriş edici bileşikleri kendi bedenlerinde değişime uğratıp depoluyor ve rahatsız edildiklerinde bunları deri hücrelerinden ya da salgı bezlerinden salgılıyor. Diğer çıplaksolungaçlılar ise ateş mercanları, anemonlar ve hydroidleri yerken edindikleri nematokistler adı verilen sımsıkı sarılmış yakıcıları içeren kapsülleri biriktiriyor. Yakıcılara karşı bağışıklığı olan bu çıplaksolungaçlılar, çaldıkları silahları kendi üyeleri boyunca yerleştiriyor.
Alıntıdır...
Synanceia verrucosa, taş balığı dünyanın en zehirli canlılarından. Sahip olduğu dikenler sayesinde aşırı derecede etkili toksinler enjekte ediyor düşmanlarına. Bu toksinler o kadar güçlü ki; anlık felç ve ölümlere bile neden olabiliyor. Hatta yetişkin bir insanı bile, bir kaç saat içinde müdahale edilmez ise öldürebiliyor.
Genelde sığ ve tropikal sahillerde yaşıyor. (Pasifik ve Hint okyanusu gibi.)
______________________________
Ferdelance (Fer de lance, Bothrops atrox)
1.5m ile 2.4m boyunda tropik kuşakta yaşayan küçük memelilerle beslenen bir yılan türü.
İnsanların vücut sıcaklığı beslendiği hayvanların vücut sıcaklığına yakın olduğu için sizi avı sanabiliyor.Nerden çıkacağı hiç belli olmayan bir yılan, dişleri sivri ve etkili en iyi korunma yolu yüksek boğazlı ve bu yılanın dişine dayanıklı bot giymek (Tabi yürürken işe yarar (: ).Zehiri ise son derece tehlikeli ,ısırıldıktan sonra zehir ulaştığı dokunun parçalanmasına neden oluyor,ısırılan bölgeden itibaren etiniz dökülmeye başlıyor,gecikmeden cerrahi müdahele yapılırsa ısırılan uzuvunuzu tamamen kaybetme ihtimaliniz azalıyor.Kan hücreleriniz bu zehirle karşılaştığında patlarcasına parçalanıyor.
Zehirinin insan için ölümcül dozu 50 mg
Ortalamada tek ısırışında 105mg zehir akıtabiliyor.310mg a kadar çıkabiliyor
Yaklaşık 20 sene yaşıyor.
Venezülella,Kolombiya,Peru,Ekvador,Brazilya,Bolivya ,Kuzey Arjantin, Orta Amerika ,Batı Hindistandaki ve muhtemelen Meksidaki yağmur ormanlarında yaşıyor.
0.001 santigrat derece hassasiyetde termal tespitde bulunabiliyor.
_______________________
Dünyanın en büyük yengeci
______________________
Ammonitler
Hayvanlar aleminde çok hücreliler bölümünün bir dalını oluşturan (Mollusca), kavkı adını alan ve canlı organizmaların yumuşak kısımlarını dış etkenlerden korumak amacıyla oluşturdukları oransal olarak kolay fosilleşebilen kabuk, genel olarak üç tabakadan oluşmuştur. En dışta periostracum adını alan tabaka, boynuz maddesi gibi bir organik madde karışımıdır. Orta bölüm kalker prizmalarından meydana gelirken, en içteki sedef tabakası ise, "aragonit" ve "conchyolin" denilen periostracum'a benzer plakaların ardışıklı diziliminden meydana gelir.
Mollusca...
Cephalopoda...
Ammonoidea...
Yumuşakçalar (Mollusca) dalına ait bireylerin sınıflandırılmasında ilk olarak, kavkıları (kabuk) bulunuyorsa kavkı şekilleri ,daha sonra kavkıdan dışarıya uzanan organları ve vücudun yumuşak kısımları göz önüne alınır. Yumuşakçalar dalının 5 sınıftan birini oluşturan Cephalopodlar (kafadan bacaklılar) ilk olarak 1825'de Blainville tarafından adlandırılmışlardır. Günümüz denizlerinde yaşayan Octopos, Squides, Argonat ve Nautilus gibi 650'den fazla türü bulunan Cephalopoda sınıfının tümünde, fosil örnekleriyle beraber 10 000'den fazla tür bulunmaktadır. En eski örneklerine 570 milyon yıl önce, yani Kambriyen'de sınıfının üyelerinin tümü denizel canlılardır. Özellikle denizel ortamlar, bu sınıfın en çok tercih ettiği yaşama ortamlarıdır.
Cephalopoda sınıfına ait olan türleri, Mollusca dalına ait diğer sınıfların türlerinden ayıran en belirgin özellik, kavkılarının bir düzlem üzerinde sarmal şekilde (planspiral sarılım) olması ve balıklar gibi gelişmiş gözleri olmasıdır.
Cephalopoda sınıfının üç alt sınıfından birini oluşturan Ammonitler (Ammonoidea alt sınıfı) ise ilk olarak Zittel tarafından 1884'de adlandırılmışlardır.
Mısır mitolojisinde önemli bir yeri olan Mısır ve Teb tanrısı Ammon'un boynuzlarına benzetilen şekillerden ötürü , bu eski hayvanlara Ammonoidea adı verilmiştir. Bu fosillerin 570 milyon yıl önce, Kambriyen'de ortaya çıkışlarından, Kretase sonunda yok oluşlarına kadar geçen yaklaşık 500 milyon yıllık süre içersinde biçim ve yapı bakımından birbirinden farklı pek çok türü vardır. Ammonitler'de tıpkı Dinazorlar gibi Tersiyer-Kretase sınırında "Toplu Yok olma (Mass-Extincition)" adıyla anılan olaydan paylarına düşeni aldıklarını söylemek pekte yanlış olmayacaktır.
Ammonitler'in neredeyse Paleozoik ve Mesozoyik dönemlerin her bir katına karşılık gelecek, farklı şekle sahip bir üyesinin bulunması, bu alt sınıfa ait fosillerin, tortul kayaların yaşlandırılmasında rehber (karakteristik) fosil olarak kullanılmalarına neden olmuştur.
______________________
Mavi balina
Mavi balinalar (Balaenoptera musculus),'ın en büyükleri 35 metreyi bulan boyu ve 140 tonu geçebilen ağırlığıyla, gelmiş geçmiş en büyük hayvan olduğuna inanılan bir deniz memelisidir. Cetacea (balinalar) takımının Mysticeti (çubuklu balinalar) alt takımına dahil türlerden olan mavi balina, Arktik Okyanus dışındaki tüm dünya denizlerinde yayılım gösterir. Daha çok bireysel ya da anne ve yavrusunu içeren çiftler halinde yaşayan, 2-3 yılda bir ve yaklaşık bir yıllık gebelik süresi sonunda tek yavru doğurarak üreyen mavi balina, dünyanın ispermeçet balinasından sonraki en yüksek sesli ikinci hayvan türüdür. 80 yıla kadar yaşayabilecekleri öngörülen mavi balinaların tek doğal düşmanı ise katil balinalardır. Diğer çubuklu balinalar gibi, mavi balinalar da temelde zooplankton (özellikle kril) avlayarak beslenirler. Balina avcılığının ilk dönemlerinde görece küçük ve yakalanması kolay olan ispermeçet ve benzeri balinaların nüfuslarının çok azalması sonucunda, balina avcılarının gözü daha büyük balinalara çevrilmiştir. 1864'de buharlı gemiler ile büyük balinaları avlamak için özel olarak tasarlanmış zıpkınların balinacılıkta devreye girmesiyle birlikte, mavi balinalar da hedef haline gelmiş ve Uluslararası Balinacılık Kurulu'nun bu canlıların avlanmasını 1966'daki yasaklayışına kadar geçen 100 yıllık dönemde de küresel nüfusları 100 yıl önceki nüfuslarının %1'inin altına inmiştir.
Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'nin oluşturduğu Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi'nde ilk yer aldığı günden bu yana tehdit altındaki türlerden olduğu kabul edilen mavi balinalar, 2002 yılının bir araştırmasına göre (Committee on the Status of Endangered Wildlife in Canada, 2002)[1], 5000 ila 12000 gibi geniş bir tahmin aralığında değişen nüfusları ile en az beş topluluğa dağılmış olarak dünya denizlerine yayılmış durumdadırlar. Koruma altında olsalar da denizlerdeki kirlenme ve giderek artan okyanus trafiğinin seslenişlerini boğarak eş bulmalarını güçleştirmesi gibi etkenler, mavi balina nüfuslarının geri kazanılmasının önündeki tehditlerdrir.
______________________
Çıplaksolungaçlılar
Çıplaksolungaçlılar, savunmayı sanata dönüştürüyor.
Çıplaksolungaçlılar yaşamları boyunca yeni doğmuş bir bebek gibi kaygan ve çıplak, öylece sürünüp gider. Salyangozların akrabası olan bu hayvanların ataları milyonlarca yıl önce kabuklarını silkip atmış; geriye sadece, dünya genelinde okyanus tabanlarında ve mercan kitlelerinde bıraktıkları sümüksü izlerin üzerinde kayan deri, kas ve organlar kalmıştır.
Sığ kumluklardan ve resiflerden, derinliği bir kilometreyi aşan karanlık deniz tabanına kadar görülen çıplaksolungaçlılar hem sıcak, hem soğuk sularda, hatta fokurdayan derin deniz bacaları civarında bile yaşar. Karındanbacaklılar sınıfının -ve daha geniş anlamda yumuşakçalar şubesinin- üyesi olan, çoğunlukla parmak büyüklüğündeki bu küçük yaratıklar, korunmasız bir şekilde yaşarlar; solungaçları sırtlarında püsküller oluşturur. (Çıplak solungaçları onları diğer deniz sümüklüböceklerinden ayırır.) Akıntılı sularda kaslı ayak bağlantılarını bırakarak yuvarlanabilmelerine ve hatta bir kaçının da yüzebilmesine rağmen acele ettikleri pek görülmez...
Peki, doymak bilmez yırtıcıların cirit attığı yaşam alanlarında çıplaksolungaçlılar neden bir mangal partisindeki karidesler gibi yenilip yutulmuyor? Anlaşılan o ki, bilinen 3 bini aşkın çıplaksolungaçlı türü kendini iyi savunacak özelliklere sahip. Derilerinin kalın, yamru yumru ve sert pütürlü olmasıyla yetinmemiş, ayrıca ailenin diğer üyelerinin sahip olduğu kabuğu bırakıp, yerine daha hafif silahlar -zehirli salgılar ve yakıcı hücreler- edinmişler. Birkaçı kendi zehirini üretse de çoğu bunu yediği yiyeceklerden elde ediyor. Örneğin, zehirli süngerlerle beslenen türler tahriş edici bileşikleri kendi bedenlerinde değişime uğratıp depoluyor ve rahatsız edildiklerinde bunları deri hücrelerinden ya da salgı bezlerinden salgılıyor. Diğer çıplaksolungaçlılar ise ateş mercanları, anemonlar ve hydroidleri yerken edindikleri nematokistler adı verilen sımsıkı sarılmış yakıcıları içeren kapsülleri biriktiriyor. Yakıcılara karşı bağışıklığı olan bu çıplaksolungaçlılar, çaldıkları silahları kendi üyeleri boyunca yerleştiriyor.
Alıntıdır...