Narin yapısıyla sert rüzgârlara bile direnen ve insana var olmayı, gücü hatırlatan bir dağ güzelidir çiğdem...
Her bir çiçek, farklı duygular ve anlarla özdeşleşmiştir bende. Gelin gibi açmış beyaz papatyalar coşkuyu; gül, orkide, lilyum gibi çiçekler sevgiyi, özel günleri; kasımpatılar törenleri; laleler mis kokan ilkbaharı anımsatır. Bir de dağları, yaşama gücünü, direnişi, kışı anımsatan bir vahşi güzel var gönlümde: Çiğdem çiçeği...
VAROLUŞUN SİMGESİ
Latince adı ‘Colchium’ olan çiğdemlerin kırsal alanlarda hayli geniş bir yaşama alanı var. Ancak onlara daha çok, kışın son aylarında soğuk ve yüksek yerlerde, dağ eteklerinde rastlarız. Narindirler. Ama bakmayın siz onların en ufak bir esintide ‘koptu kopacak’ gibi durmalarına. Soğuğa karşı direnmede, sert rüzgârlara karşı dimdik ayakta durmada üstlerine yoktur. Zor yaşam şartlarında varoluşu simgeleyen çiğdemler, capcanlı renkleriyle ortama hayat vermek için yaratılmışlardır sankİ
SİZDEKİ ANLAMI NE?
Anadolu’da halk arasında ‘kalkgit’, ‘vargit’, ‘itboğan’, ‘mahmurçiçeği’ gibi çeşitli adlarla anılan çiğdemler, birçok yaylaya da ismini vermiştir. Bunların en bilinenlerinden biri Adapazarı il sınırları içinde Elmacık Dağı’nda, 1400 metre yükseklikte orman açıklığına kurulmuş görkemli Çiğdem Yaylası’dır. Adından da anlaşılacağı gibi, rengârenk çiğdemler bu yayladan hiç eksik olmaz. Kış ve ilkbaharda başta sarı ve mor renkli olan çiğdemler yaylayı kaplarken; sonbaharda pembe, leylak renkli çiğdemler donatır etrafı. O kadar sıktırlar ki, üzerlerine basmadan yürümek için akla karayı seçersiniz. Yaylacılar için özel anlamı olan bu çiçekler, aynı zamanda onların geliş ve gidiş zamanını da belirler.
Sarı ve mor çiğdemler havanın ısınmaya başladığını ve yaylaya çıkma zamanının geldiğini; pembe ve leylak renkliler ise kışın, yani eve dönüşün yaklaştığını hatırlatır köylülere. İşte çiğdemin Elmacık Dağı’ndaki yaylacılara verdiği mesaj bu. Peki ya size?
Çiğdemler, az sayıda bitki türünün çiçek açtığı kış günlerinde ve sonbaharda koloni şeklinde sıralanırlar kırlara, tepelere... Sarı, mor, pembe, beyaz, mavi başta olmak üzere farklı renklerde ve tonlarda karşımıza çıkarlar. Özellikle de karların yeni eriyip çekilmeye başladığı yerlerde çıplak toprakları renkleriyle canlandırırlar. Onlara uzun yaz günlerinden sonra, sonbaharda da rastlarız. Genellikle morumsu-pembe renkli olan ve ‘güzçiğdemi’ diye adlandırılan bu çiğdemler, bize yavaş yavaş kışın geldiğini hatırlatır. 10-30 santimetre boyundaki güzçiğdeminin tohumları ve yumruları başta kolşisin olmak üzere çeşitli alkaloitler içerir; bu yüzden de çok zehirlidir. Kolşisin ise romatizma ve damla hastalığı ağrılarının tedavisinde kullanılır; ayrıca hücre ve genetik araştırmalarda da ondan yararlanılır.