İnternet hayatımıza yer etmeye başladığından beri gidin internet cafe'lere,
te tip insanlar görürsünüz. Gömülmüştür bilgisayarın başına, hafif kambur
durur, önünde sigarası, çakmağı,telefonu esksiksiz. Msn'di Chat'di oyundu
tümüyle kopmuştur hayattan.
Christop Daum Almanya'da yeni kuşak iyi futbolcu yetişmemesini şu şekilde
anlatmıştır. '' Almanyada herkesin Play SStation'ı var, kimse halı sahalara gidip
futbol oynamıyor.'' Takriben Kore online oyunlar yüzünden internetin aşırı
kullanıldığı ülkelerden biridir.
Hatta bilgilsayar başında uzun müddet kalmaktan ölüyorlar, o derece. Onlar
kendilerini o kadar kaptırmışlar ki bu sanal aleme gerçek arkadaşları, gerçek
ilişkileri yok belkide. Onların elleri, dudakları, gülücükleri, sevgi sözcükleri
herşeyleri klavyeden ibaret. Hertarafnı kapattıkları kendi dünyalarında, olmayan
şeylere inanıp, olmayan hikayelere gülüyorlar muhtemelen.
Karşımızdaki insan- kız veya erkek farketmez- ben şuyum, alşu da resmim derse
kafanızdaki direkt olarak bize sunulanları benimsiyor
(Görsellik olarak birilerini yargıladığım manası çıkmasın, kızdığım nokta söylenen yalanlar)
Ülkemizde ''benim msn listemde şu kadar kız/erkek var'' diye övünç sebepleri mevcut.
Hatta 2 gün önce yanımdan geçen 5 kişilik erkek grubundan biri diğerlerine
bağıra çağıra şu cümleyi söylüyordu
''Ya siz öyle diyorsunuz da Sedat Canan'la Msn'de bir sene çıktı''...
Sedat ve Canan isimli arkadaşlar Msn'de güzel bir ilişki yürütmüşler 1 sene
boyunca. Okul üniformasıyla kantinde kalorifere yasalanarak geleceklerini
konuşmamışlar, pastaneye gidip Canan Sedat'ın göğsüne Ahu Tuğba-Kadir İnanırvar
bir şekilde başını yaslıyamamış, limonata-pasta yememiş, beraber
Ashton Kutcher'in romantik-komedi filmlerinden birine gidip Sedat Canan'ın elini
tutabilmek için binbir numara çekmemiş, kalbi küt küt atmamış Msn'de
bir sene çıkmışlar...
Nasıl yani? Aslında ikili bir ilişki olmamış bu, Sedat canan ve kameradan oluşan
riya bir birliktelik. Canan'ın, Sedat'ın oturumu kapalıyken onca erkekle
konuşmasını, Sedat'ın da Canan online değilken gizli saklı *****
sitelere girmesini saymıyorum bile.
Sevgi fedakarlık ve özveridir, '' Msn'de çıkmak'' kavramı nasıl oluyor gerçekten?
Bizden sonraki kuşaklar nasıl bir ilişki yaşayacak? Sinemaya, pastahaneye
hologramları mı gidecek yoksa?
Matrix'te siber insanlar kafalarındaki o kabloyu çıkardıklarında
gerçekten hayata dönüyordu, aslında biz de Matrix' de yaşıyoruz,
şehirlermizin adı '' Zion'' değil belki ama olmayan bir dünyada,
olmayan insanlarız.
Birisi Modem'in fişini çektiğinde, İnternet Cafe'de elektrikler
kesildiğinde, işyerimizde patron aniden odaya girip Msn ikonunu
simge durumuna getirmek zorunda kaldığımızda ancak gerçek
yaşamımıza dönebiliyoruz. Belki bu yazıyı okuyorsunuz ama benbile gerçek değilim.
Ben bizden sadece şunu istiyorum. İlişkilerimizi Msn ile değil,
ellerimizle, dudaklarımızla yaşayalım.
te tip insanlar görürsünüz. Gömülmüştür bilgisayarın başına, hafif kambur
durur, önünde sigarası, çakmağı,telefonu esksiksiz. Msn'di Chat'di oyundu
tümüyle kopmuştur hayattan.
Christop Daum Almanya'da yeni kuşak iyi futbolcu yetişmemesini şu şekilde
anlatmıştır. '' Almanyada herkesin Play SStation'ı var, kimse halı sahalara gidip
futbol oynamıyor.'' Takriben Kore online oyunlar yüzünden internetin aşırı
kullanıldığı ülkelerden biridir.
Hatta bilgilsayar başında uzun müddet kalmaktan ölüyorlar, o derece. Onlar
kendilerini o kadar kaptırmışlar ki bu sanal aleme gerçek arkadaşları, gerçek
ilişkileri yok belkide. Onların elleri, dudakları, gülücükleri, sevgi sözcükleri
herşeyleri klavyeden ibaret. Hertarafnı kapattıkları kendi dünyalarında, olmayan
şeylere inanıp, olmayan hikayelere gülüyorlar muhtemelen.
Karşımızdaki insan- kız veya erkek farketmez- ben şuyum, alşu da resmim derse
kafanızdaki direkt olarak bize sunulanları benimsiyor
(Görsellik olarak birilerini yargıladığım manası çıkmasın, kızdığım nokta söylenen yalanlar)
Ülkemizde ''benim msn listemde şu kadar kız/erkek var'' diye övünç sebepleri mevcut.
Hatta 2 gün önce yanımdan geçen 5 kişilik erkek grubundan biri diğerlerine
bağıra çağıra şu cümleyi söylüyordu
''Ya siz öyle diyorsunuz da Sedat Canan'la Msn'de bir sene çıktı''...
Sedat ve Canan isimli arkadaşlar Msn'de güzel bir ilişki yürütmüşler 1 sene
boyunca. Okul üniformasıyla kantinde kalorifere yasalanarak geleceklerini
konuşmamışlar, pastaneye gidip Canan Sedat'ın göğsüne Ahu Tuğba-Kadir İnanırvar
bir şekilde başını yaslıyamamış, limonata-pasta yememiş, beraber
Ashton Kutcher'in romantik-komedi filmlerinden birine gidip Sedat Canan'ın elini
tutabilmek için binbir numara çekmemiş, kalbi küt küt atmamış Msn'de
bir sene çıkmışlar...
Nasıl yani? Aslında ikili bir ilişki olmamış bu, Sedat canan ve kameradan oluşan
riya bir birliktelik. Canan'ın, Sedat'ın oturumu kapalıyken onca erkekle
konuşmasını, Sedat'ın da Canan online değilken gizli saklı *****
sitelere girmesini saymıyorum bile.
Sevgi fedakarlık ve özveridir, '' Msn'de çıkmak'' kavramı nasıl oluyor gerçekten?
Bizden sonraki kuşaklar nasıl bir ilişki yaşayacak? Sinemaya, pastahaneye
hologramları mı gidecek yoksa?
Matrix'te siber insanlar kafalarındaki o kabloyu çıkardıklarında
gerçekten hayata dönüyordu, aslında biz de Matrix' de yaşıyoruz,
şehirlermizin adı '' Zion'' değil belki ama olmayan bir dünyada,
olmayan insanlarız.
Birisi Modem'in fişini çektiğinde, İnternet Cafe'de elektrikler
kesildiğinde, işyerimizde patron aniden odaya girip Msn ikonunu
simge durumuna getirmek zorunda kaldığımızda ancak gerçek
yaşamımıza dönebiliyoruz. Belki bu yazıyı okuyorsunuz ama benbile gerçek değilim.
Ben bizden sadece şunu istiyorum. İlişkilerimizi Msn ile değil,
ellerimizle, dudaklarımızla yaşayalım.