BİZ V

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hayattaki küçük mutluluklar


3 posters

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    LigoriN
    LigoriN


    Mesaj Sayısı : 1283
    Yaş : 36
    Nerden : ankara
    tecrübe değeri : 6472
    Kayıt tarihi : 07/07/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından LigoriN Salı Şub. 10 2009, 18:47

    süper bi hikaye lütfen biraz zaman ayırıp okuyun


    1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere
    ABD'ye giden doktor Ömer Musluoğlu görev yaptığı hastahanede başından
    geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
    "Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar ( 1957) lisanım pek o kadar iyi
    değil.Newyork'da Medical Center Hospital adlı bir hastahanede görev
    almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum
    takmak,elektrokardiyoğrafi çekmek gibi işler.. Hastaya o kadar önem
    veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direk olarak hasta muayenesine,
    tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum. Bir
    hastaya gittim. Yaşlıca bir adam. Tahminen yetmiş beş yaşlarında.
    İngilizce konuşuyorum. Kan vereceğim kolunuzu acar mısınız? Çünkü
    adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı. Elimde kan torbası
    da var tabii ki.. pazusunu açtım. Baktım pazusunda dövme şeklinde bir Türk
    bayrağı var. Çok ilgimi çekti benim. Kendisine sormadan edemedim. Siz Türk
    müsünüz?
    Kaşlarını yukarıya kaldırarak " Hayır " manasına işaret yaptı. Ama ben
    hala merak ediyorum: Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir? "Aldırma işte
    öylesine bir şey dedi. Ben yine ısrarla dedim ki: “Fakat benim için bu
    bayrak çok önemli. Dikkatimi çekti. Çünkü bu benim milletimin bayrağı,
    benim bayrağım...”Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı
    ve mırıltı halinde sordu:
    “Siz Türk müsünüz?” “Evet Türk'üm....” İhtiyar gözlerime bakarak
    tanıdık bir göz arıyor gibiydi. Anlatmaya başladı:
    “Yıl 1915. Sen hatırlamazsın o yılları. Çanakkale diye bir yer var
    Türkiye'de, orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker
    topluyorlardı. Ben Anzak'tım Avustralya Anzaklarından ...İingilizler bizi
    toplayıp dediler ki: Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar.
    Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda . Birlik olup üzerine
    gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir. Biz de inandık sözlerine
    vaadetlerine... Savaşmak isteyenler arasına katıldık.” Avustralyalı Anzak
    ihtiyar anlatmaya devam ediyordu: “Bizim beynimizi yıkayan ingilizler,
    Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale'ye
    sevkediyorlarmış. Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler o zaman .
    Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük. Atış talimi . Ondan sonra da
    bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm.
    Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor,
    gökyüzünde havai fişekler, geceyi gündüze çeviriyordu zaman zaman... Her
    taaruzunda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can
    veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan
    gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı
    bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey
    neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi,
    Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer barbarlıktan değil,
    kalplerinde ki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş . Bunu nereden
    anladığımı söyleyeyim. Biz karaya çıktık. Taarruz edemiyoruz. Bizi
    püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Bizi tekrar püskürtüyorlar. Tekrar
    taaruz ediyoruz. Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipcik
    darbesiyle kendimden geçmişim.”
    Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralyalıyı dinliyorum. Savaşın dehşetli
    anılarını anlatırken hastalığına rağmen tir tir titremeye başlamıştı.
    Devam etti:
    “Gözlerimi açtığımda kendimin yabancı insanların arasında gördüm.
    Nasıl korktuğumu anlatamam. Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi
    kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim. Yaralarımı sarmışlar. Bana
    hiçte öfkeli bakmıyorlar. Kendime geldim iyice bu defa çantalarında
    bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. iyi biliyorum ki onların
    yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram
    ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu. Dedim ki; kendi kendime: Bu adamlar
    isteseler şu anda beni öldürürler. Ama öldürmüyorlar... Veyahut isteseler
    önceden öldürebilirlerdi. Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler. Biz
    esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla "Yazıklar olsun bana"
    dedim." Böyle asil insanlarla niye ben savaşıyorum. Niye savaşmaya
    gelmişim. Bu ingiliz milleti ne yalancıymış ne kadar Türk düşmanıymış"
    diyerek pişman oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe
    karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce..... Nihayet bize serbest
    bıraktılar. Memleketime döndüm. işte memlekette Türk milletini ömür boyu
    unutmamak için koluma bu dövme Türk bayrağını yaptırdım. Bu bayrağın
    esrarı bu işte”
    Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti: “Talihin
    cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek,
    sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi bir
    yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir Türk... Ne garip
    değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı
    hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım. Siz Türkler gerçekten çok
    merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar... Buna bütün kalbimle
    inanıyorum. Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz? Dedi.
    "Ömer" cevabını verdim. Gayet merakla tekrar sordu: Peki niçin Ömer
    ismini, vermişler sana ? Babam müslümanların ikinci halifesi isminden
    ilham alarak bana Ömer adı vermiş. Yahu senin adın müslüman adı mı ?
    Ben "Evet, Müslüman adı" deyince yüzüme baktı baktı, birden doğrulmak
    istedi. Ben mani olmak istedim. Israr etti. Ama niye ısrar ediyordu?
    İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri
    dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: “Senin adın güzelmiş. Benim adım
    şimdiye kadar Mr. Josef Miller idi.
    Şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun.
    "Olsun. Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu
    ?" Şaşırdım. Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o
    yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı
    için , soramadığı için konuşamıyormuş.
    Tabii dedim müslüman olmak çok kolay.
    Sonra kendisine imanın ve islamın şartlarını anlattım. Kabul etti. Hem
    kelime-i Şahadet getiriliyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu. Yaşlılık bir
    yandan,hastalık bir yandan bir de yıllardan beri içinde kavuşmak isteyip
    de bilemediği için kavuşamadığı islamiyete olan hasretin sona ermesi bir
    yandan bu yaşlı gönlü duygulanmıştı....Mırıldandı: Siz müslümanlar tesbih
    çekersiniz bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih
    çekerek Allah'ımı ansam olur mu?
    Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk’ı zikretmeyi
    ihmal etmiyormuş. Neyse uzatmayayım hemen bir tesbih bulup kendisine
    getirdim. Hasta yatağında tesbih çekiyor,biz de gerektiğinde tedavisiyle
    ilgileniyorduk. Fakat benim için o daha bir başkalaşmıştı. Müslüman
    olmuştu. Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti. Beni
    yalnız bırakma olur mu? Ne gibi Ömer amca ? Ara sıra gel de bana
    islamiyeti anlat! sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri
    duydukça kalbim ferahlıyor. O günden sonra her gün yanına gittim.
    Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım.
    Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum
    . Hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer! Lütfen
    217 numaralı odaya gelin!" Dedim ki içimden "Bizim Ömer amca galiba
    yolcu?" hemen yukarı çıktım.
    Odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih
    açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı,göğsünde imanı ile
    ,koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum.
    Kendisine kelime-i şahadet söylettirdim. O şekilde kucağımda teslim-i ruh
    etti....
    Bond
    Bond


    Mesaj Sayısı : 364
    Yaş : 36
    Nerden : Antalya
    tecrübe değeri : 6103
    Kayıt tarihi : 25/09/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından Bond Salı Şub. 10 2009, 21:07

    Süper film yapımcısı olsam bunun filmini çekerdim Smile
    LigoriN
    LigoriN


    Mesaj Sayısı : 1283
    Yaş : 36
    Nerden : ankara
    tecrübe değeri : 6472
    Kayıt tarihi : 07/07/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından LigoriN Salı Şub. 10 2009, 21:14

    güzel fikir ben yapıyorum başladım Very Happy
    Bond
    Bond


    Mesaj Sayısı : 364
    Yaş : 36
    Nerden : Antalya
    tecrübe değeri : 6103
    Kayıt tarihi : 25/09/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından Bond Salı Şub. 10 2009, 21:18

    LigoriN demiş ki:güzel fikir ben yapıyorum başladım Very Happy

    Yap kanka en kısa zamanda bekliyoruz slaytmı yapacaksın Very Happy
    LigoriN
    LigoriN


    Mesaj Sayısı : 1283
    Yaş : 36
    Nerden : ankara
    tecrübe değeri : 6472
    Kayıt tarihi : 07/07/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından LigoriN Salı Şub. 10 2009, 21:38

    yok kanka bildiğin film yapcam Very Happy
    Bond
    Bond


    Mesaj Sayısı : 364
    Yaş : 36
    Nerden : Antalya
    tecrübe değeri : 6103
    Kayıt tarihi : 25/09/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından Bond Salı Şub. 10 2009, 21:54

    LigoriN demiş ki:yok kanka bildiğin film yapcam Very Happy

    Yap kanka seni tutan yok gişe rekorları kırar filmin santa :)GULME
    LigoriN
    LigoriN


    Mesaj Sayısı : 1283
    Yaş : 36
    Nerden : ankara
    tecrübe değeri : 6472
    Kayıt tarihi : 07/07/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından LigoriN Salı Şub. 10 2009, 22:06

    kırar tabe kanka benden bahsediyoruz Very Happy Cool
    Çağatay
    Çağatay
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1552
    Yaş : 49
    tecrübe değeri : 6689
    Kayıt tarihi : 03/04/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından Çağatay Çarş. Şub. 11 2009, 03:30

    Very Happy
    LigoriN
    LigoriN


    Mesaj Sayısı : 1283
    Yaş : 36
    Nerden : ankara
    tecrübe değeri : 6472
    Kayıt tarihi : 07/07/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından LigoriN Çarş. Şub. 11 2009, 03:33

    okumadın bile bencem gülüyosun boşluğa Very Happy Razz
    Çağatay
    Çağatay
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1552
    Yaş : 49
    tecrübe değeri : 6689
    Kayıt tarihi : 03/04/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından Çağatay Çarş. Şub. 11 2009, 04:08

    LigoriN demiş ki:okumadın bile bencem gülüyosun boşluğa Very Happy Razz

    Okumammı,görmemmi sadece film hikayesine güldüm....
    LigoriN
    LigoriN


    Mesaj Sayısı : 1283
    Yaş : 36
    Nerden : ankara
    tecrübe değeri : 6472
    Kayıt tarihi : 07/07/08

    ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ Empty Geri: ANZAKLI ÖMER'İN HİKAYESİ

    Mesaj tarafından LigoriN Çarş. Şub. 11 2009, 04:10

    yapcam kaptiş kafaya koydum ben bu işi kankamda yardım etcek Very Happy

      Similar topics

      -

      Forum Saati Cuma Kas. 22 2024, 00:44